“Kur’ân-ı Kerîm üzerine Disiplinlerarası Analizler” serisine Felak ve Nâs Sûreleri ile devam etmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Fâtır olanın, yani yoktan var edenin (cc) izni ile başlayan doğum yine O’nun izni ile devam ediyor. Kur’ân’ın iki incisi hükmünde olan, ruh ve mânâ dünyalarının şifrelerini barındıran bu iki sûre, psikoloji, sosyoloji, pedagoji, ilahiyat ve fen bilimleri alanında uzman araştırmacılarımız tarafından müzakere ve tetkike tabi tutuldular ve sonuçta bu mütevazi eser ortaya çıktı.
Kur’ân-ı Kerîm üzere yapılmış her çalışma, en başta kutsal beyanı anlama noktasındaki eksikliğini itiraf ederek başlar. Diğer türlüsü de ilahi beyana saygısızlık olurdu. Ayrıca, içinde pek çok sırlar, mucizeler barındıran Allah kelamı, asırlar önce nazil olmuşsa da mesajı bütün asırlara ışık tutmuştur ve her dönemde olduğu gibi günümüzde de ehlince, devrin ruhuna, sosyal ve teknolojik gelişmelerine uygun şeklinde yorumlanması icap eder. Bizler de hasbelkader bu hakikatlere ulaşmaya çalıştık ve anladıklarımızı siz okuyucu ile paylaşıyoruz. Elbette, daha sonraki dönemlerde de ortaya yeni hadiseler çıkacak ve yeni yorumlar yapılacaktır. Allah en iyisini bilir. Bize düşen ise, yaşadığımız bu asırda, ezeli beyanı (b)ilim dünyasına ve insanlığa dilimiz döndüğünce anlatmak, O’nu asrın idrakine söyletmek ve günümüz sorunlarına pek çok fayda ve çareler sunabileceğini göstermek olduğu kanaatindeyiz.
Bu çalışmada referans olarak temel tefsir kitaplarına müracaat edilmiş olsa da yöntem olarak klasik bir tefsir metodu benimsenmemiştir. Zaman zaman farklı anlatım çeşitleri, dil ve üslup farklılıkları göreceksiniz. Konunun bütünlüğünü bozmamak, mevzunun özünü kaçırmamak ve okuyucuyu akademik bir dil ile sıkmamak için, müzakerelerde geçen konuşma dili aynen muhafaza edilmiştir.
Felak ve Nâs sûreleri muavvizeteyn (iki koruyucu) ismi ile anılırlar. Zira, bu sûreler ile istiâ’ze etme yani Allah’a (cc) sığınma ve görünür görünmez bütün kötü ruh ve canlılardan korunmak amacıyla halk arasında çok yaygın olan ve kolayca ezberlenen sûrelerdir. Karanlık gecelerin, büyücülerin, haset edenlerin, göğüslere kötü düşünceler fısıldayan şeytanlar, cinler ve insan vesvesecilerinin şerrinden, yine insanların ilahı, meliki ve rabbi olan Allah'a sığınılması tavsiye olunur.
Peygamber Efendimiz (sav) Sahabelerine sabah ve akşam olunca, namazlardan sonra, bu sûreleri üçer kere okumayı tavsiye etmiş, bunun her türlü kötülüğe karşı yeterli olacağını buyurmuştur. (Tirmizî, Deavat, 117; Fedâilü'l-Kur'ân, 12; Ebu Dâvûd, Salât, 361) Kitabımızda detaylı olarak ele alınacağı üzere, Peygamberimiz (sav) kendisi veya ailesinden birisi hastalandığı ya da herhangi bir göz değmesi yani nazara maruz kaldığı zaman da bu sûrelere başvurmuştur.
Şeytan, cinler ve kötü ruhlar gibi kavramlar bu sûrelerde özellikle vurgulandığı için eserin ilk bölümünde bu konuya özel bir yer ayrılmış durumdadır. Köken ve kavram olarak Şeytan ve onun mahiyeti ele alınmış, tarihi arka plana kısaca değindikten sonra temel fonksiyonu ve diğer dinlerdeki yeri işlenmiştir. Suret ve şekil olarak tanımlamaya çalıştığımız Şeytanın insan ile olan ilişkisi (Kognisyon ve İnteraksiyon) ise üzerinde durulan diğer bir konu olmuştur. Şeytanın yaratılış hikmeti ve bir konsept olarak psikiyatride kabul edilip edilemeyeceği gibi meseleler de bu bölümde tartışılmıştır. Bu noktada insi ve cinni şeytanlar detaylı ele alınmış ve Şeytanın desise ve oyunları ve bunlarla mücadele yolları açıklanmaya çalışılmıştır. Bu noktada Şeytan Bilincinin oluşması ve Milieu-terapi formülüne özel bir bölüm ayrılmıştır. Daha sonraki bölümlerde de yine bu konu hakkında detaylı analizlere yer verilmiştir.
İkinci bölümde ise, bu iki sûrenin ilki olan Felak Sûresi özellikle psikolojik açıdan mercek altına alınmış ve psikoloji ilmine getirdiği farklı tavsiye ve öneriler nelerdir sorularına cevaplar aranmıştır. Bu bağlamda da öncelikle “Felak”, “Rabb”, “Khalak”, “Ghasik” “Vekap” “Naffasat” ve “Ukad” gibi anahtar kelimelerin kelime ve ıstılah anlamları incelenmiş, bunların kontext (bağlam) ve inter ve intratextüel (diğer kaynaklarda ve diğer ayetlerde geçen) şekli ile mana ve yorumları ele alınmıştır. Diğer bir ana konu olan “Sihir ve büyü” de burada detaylı işlenmektedir. Olağanüstü güçlere dayanılarak yapılan ve insana zarar verme amacı güdülen bu eski gelenek İslam’a göre büyük günahlardan sayılmıştır ve burada da bu metafizik güçlere karşı bu sûre kullanılarak nasıl mücadele edileceği anlatılmıştır. Burada klasik anlamdaki büyü meselesine farklı bir yorum getirilmiş ve günümüz büyü(cü)lerinin sadece düğümlere üflemekle kalmayıp medya ve sosyal ağlarla bir nevi insanları büyüleyip hipnotize ettikleri anlatılmıştır. Şahsi ama sosyal etkileri açısından önemli diğer bir kavram olan Haset konusunda da orijinal yaklaşımlar göze çarpmaktadır. Felak Sûresi’nin içerdiği diğer bir mesele ise “rukye”dir ki, bu da en ilkel kavimlerden itibaren var olan ve halen tedavi amaçlı kullanılan bir yöntemdir. Felak Sûresi’nin psikolojik tahlili olarak ise sırası ile “Epigenez ve Karşı Aktarım”, “psiko-sosyo-fıtri” bir mekanizmaya yani bir “Triangülasyon”a ve “Tunnelblick” kavramlarına yer verilmiştir. Sûrenin “Psikosomatik Boyut”unun analizi ise kitabın en dikkat çeken yönlerinden birisidir.
Kitabın üçüncü bölümünde ise Nâs Sûresi ele alınmış, önemli anahtar kavramlar olan Rabb, Melik, İlah, Nas ve Vesvas gibi kelimeleri açıklanmış sonrasında da sırası ile Dimağ-ı meratib-i ilim konseptindeki 7 mertebe (bunlar sırası ile Tahayyül, Tasavvur, Taakkul, Tasdik, İz’an, İltizam ve İtikad) üzerinden vesvese mevzusu ele alınmış ve günümüz psikolojisiyle ilişkisini biraz daha zihinlere yaklaştırabilmek için meta-kognisyon, yani “kişinin kendi zihinsel süreçleri ile gözlem ve kontrol kabiliyeti” yöntemi ile bağlantılı izah edilmiştir. Dimağın anatomisinin de ele alındığı bu bölümde ayrıca fizyolojik ve histolojik açıdan da düşüncenin yeri tespit edilmeye çalışılmıştır. İnsanın hislerinin yansıdığı yer olan vicdan ile fikirlerinin yansıdığı yer olan dimağ ve bunların Lâtife-i Rabbaniye’nin parçası olan kalbin iki şubesi olması konusu anlatılmıştır. Ayrıca “Vesvese” konusu ele alınmış ve bunun “fısıldanan” bir meta-kognisyon olup olmadığı tartışılmıştır. Düşüncenin kaynakları ve vesvesenin yerini tespit adına İslam büyüklerinin yaklaşımları incelenmiştir. Nâs Sûresi’nin psikolojik tahlili olarak ise yine Allah’ın (cc) üç sıfatı olan Rabb, Melik, İlah kavramları esas alınmış ve Rab sıfatı ile karanlıklara, Melik sıfatı ile üflemelere ve İlah sıfatı ile de haset ve hasetçilere karşı bir koruma ve mücadele öngörülmüştür.
Sonuç olarak ise, bu kitap serinin diğer kitapları gibi dini kaynaklar çerçevesinde önemli bir müzakereli tefsir ve analiz denemesidir. Usta-çırak el ele, akıl ve kalbin izdivacıyla, aylar süren müzakerelerimizin ürünlerini sizlere sunmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Kitabımızın siz kıymetli okurlarımıza ve bu alanda çalışma yapacak değerli uzmanlara katkı sağlaması temennisi ile..